zzzyazı daniŞmem2...

DANIŞMEM: Eğitimde Rehberliğin Sessiz Devrimi

Modern eğitim sistemleri, uzun süredir akademik başarıyı merkeze alarak yapılandırılıyor. Ancak artık giderek daha fazla eğitimci, araştırmacı ve uygulayıcı şu soruyu sormaya başladı: “Bilgi vermekle yetinmek mi, yoksa insan yetiştirmek mi?” Bu sorunun cevabı, rehberlik hizmetlerinin eğitimdeki gerçek yerini anlamamızı sağlar.

Rehberlik, yalnızca öğrencinin bireysel sorunlarına yönelik bir yan hizmet değildir. Aksine, insanın bütünsel gelişimini destekleyen, onu yalnızlaştıran değil hayata bağlayan bir sistemdir. Ve ne yazık ki bu sistem, çoğu zaman görünmez kılınır; erişilmesi güç, kullanılması lüks bir alana dönüşür.

İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü AR-GE biriminde görev yaptığım süreçte bu boşluğa tanık oldum. Okullarda yüzlerce öğretmen, öğrenci ve veli; rehberliğe ihtiyaç duyuyor ama çoğu zaman bu hizmete ulaşamıyordu. İşte bu ihtiyaçtan doğan DANIŞMEM, yalnızca bir proje değil, bir yaklaşım, bir eğitim felsefesi olarak tasarlandı.

DANIŞMEM, farklı profillerdeki eğitim paydaşlarına—öğrencilere, öğretmenlere, velilere ve yöneticilere—çevrim içi, gönüllülük esasına dayalı, ücretsiz rehberlik sunmayı hedefleyen dijital bir sistemdi. Ama asıl amacı daha büyüktü: Eğitimde yalnızlık hissini ortadan kaldırmak.

OECD ve UNESCO tarafından son yıllarda yayımlanan raporlar, öğrenci başarısında akademik etkenlerin yanı sıra psikososyal faktörlerin belirleyici olduğunu vurguluyor. Yani sadece “ne bildiğimiz” değil, “nasıl hissettiğimiz” de öğrenmeyi etkiliyor.

DANIŞMEM, bu çok katmanlı yapının farkında olan bir model olarak kurgulandı. Psikolojik danışmanlık, mesleki rehberlik, aile eğitimi ve yönetici desteğini bütüncül biçimde bir araya getirdi. Bu yönüyle hem literatürle hem de sahadaki gerçek ihtiyaçlarla güçlü biçimde örtüşüyordu.

DANIŞMEM’in kalbinde şu inanç vardı: Her birey, duyulmaya, anlaşılmaya ve desteklenmeye layıktır.
Öğrenciler kaygılarını, aileler bilinmezliklerini, öğretmenler yalnızlıklarını, yöneticiler karmaşık sorumluluklarını bu sistem üzerinden paylaşabildiler. Rehberlik burada, bir protokol değil; bir güven ilişkisi olarak işledi.

Bu aynı zamanda felsefi bir tercihti. Eğitimi yalnızca bir müfredat uygulaması olarak görmek yerine, yaşamı anlamlandırma süreci olarak görmek… Ve bu sürecin ancak destekleyici ilişkilerle mümkün olduğunu kabul etmek.

Uygulama Modeli: Dört Temel Hizmet Alanı

DANIŞMEM dört ana modülde hizmet sundu:

  • Öğretmen Danışmanlığı: Proje hazırlama, stratejik planlama ve profesyonel gelişim konularında çevrim içi rehberlik sunuldu.
  • Okul Liderliği Danışmanlığı: Yöneticilere mevzuat, resmi işlemler ve okul geliştirme süreçlerinde danışmanlık verildi.
  • Aile Rehberliği: Velilere çocuk gelişimi, sınav sistemleri, teknoloji kullanımı ve iletişim üzerine çevrim içi eğitimler sağlandı.
  • Öğrenci Danışmanlığı: Lise öğrencilerine sınav kaygısı, kariyer planlaması, zaman yönetimi ve kişisel gelişim desteği sunuldu.

Tüm bu hizmetler, gönüllü uzmanlar tarafından yürütüldü ve tek bir merkezden değil; farklı profillerden gelen uzmanlıkların bir araya geldiği kolektif bir yapı üzerinden koordine edildi.

Proje süresince yaklaşık 50.000 kişiye doğrudan ulaşan DANIŞMEM, yalnızca bir sayı başarısı değil, aynı zamanda binlerce mikro dönüşümün mimarı oldu. Destek alan bir öğrenci kariyer yolunu çizerken, bir veli çocuğunun davranışını daha iyi anlamaya başladı. Bir öğretmen proje fikrini hayata geçirirken, bir yönetici karmaşık bir süreci çözümledi.

DANIŞMEM, Sabancı Vakfı’nın desteklediği 17. Eğitimde İyi Örnekler Konferansı’nda sergilenmeye değer görülerek, Türkiye genelinde eğitim paydaşlarının ilgisini çekti. Bu, projenin yalnızca İzmir’e değil, ülkenin dört bir yanına ilham verebilecek bir model olduğunu da ortaya koyuyordu.

Ancak asıl fark, zorluk anlarında ortaya çıktı. 30 Ekim 2020’de yaşanan büyük İzmir depremi, şehri olduğu kadar insanları da derinden sarsmıştı. Tam da o günlerde DANIŞMEM, yalnızca eğitim temelli bir sistem değil, aynı zamanda bir “acil destek yönetim merkezi” olarak devreye girdi. Depremzedelere psikolojik destek, bilgi akışı ve danışmanlık hizmetleriyle ulaştı; dayanışmanın dijital bir omurgası hâline geldi. Bu yönüyle, bir projenin kriz anlarında nasıl bir toplumsal değer üretebileceğine dair güçlü bir örnek sundu.

Projenin bir başka önemli kilometre taşı da dönemin Millî Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ziya Selçuk’un İzmir’e yaptığı ziyaretti. Bu özel ziyarette DANIŞMEM’i doğrudan kendisine sunma imkânı buldum. Sayın Bakan’ın projeye gösterdiği özel ilgi ve takdir, bize doğru yolda olduğumuzu bir kez daha hatırlattı. Bakanlık düzeyinde görülen bu ilgi, yerelde doğan fikirlerin ulusal vizyona dönüşme potansiyelini gözler önüne serdi.

Bugün geriye dönüp baktığımda, DANIŞMEM’in bir “iyi örnek” olmanın ötesine geçtiğini düşünüyorum. Çünkü bu proje, bireysel bir çabanın kurumsal vizyonla buluştuğunda neleri mümkün kılabileceğini gösterdi. Eğitim teknolojilerinin sadece sistemsel değil, aynı zamanda insani ihtiyaçlara da cevap verebilecek şekilde kurgulanabileceğini hepimize hatırlattı.

Okuyuculara  Önerim

Eğer siz de bir eğitimci, yönetici ya da girişimci olarak toplumsal katkı sağlayacak bir fikir üzerinde çalışıyorsanız, unutmayın: Bir fikri güçlü kılan sadece teknolojisi değil, arkasındaki insan merkezli bakış açısıdır. DANIŞMEM, kriz zamanlarında bile ayakta kalabilen bir yapıysa, bu onun kalbine insanı yerleştirmesindendir. Bu yüzden, bir proje geliştirirken “hizmet ettiği insanları” merkeze alın; teknoloji, sistem ve tanıtım ardından kendiliğinden gelecektir.

Bugün bu yazıyı okuyan bir eğitimciysen, bir anne-baba, bir öğrenci ya da bir yöneticiysen, bil ki bu modeli kendi bağlamına göre yeniden hayata geçirebilirsin. Çünkü bazen her şeyi başlatan sadece tek bir sorudur:
“Sana nasıl yardımcı olabilirim?”

 


Serkan Akbulut, PhD(c) sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir