zyazı duvak

Duvak Değil, Kep: Küçük Bir Kızın Sessiz Hayalinden Bir Toplumsal Uyanışa

Bazı anlar vardır, insanın içine işler. Tokat’ın küçük bir ilçesinin küçük bir kasabasında, bir annenin gözleri dolarken söylediği o cümle hâlâ aklımda: “Sadece okumak istiyordu.” O an, yıllarca bastırılmış bir umudun, bir çocukluk hayalinin gözlerden taşmasına tanık oldum. Belki de bu yüzden, “Duvak Değil, Kep” adını verdiğimiz yolculuk tam orada, tam o anda başladı.

İlk bakışta bir eğitim projesi gibi görünse de aslında bu, çok daha derin bir meseleydi. Bu bir çığlıktı. Sessizce büyüyen, yıllarca duyulmayan ama her kız çocuğunun yüreğinde yankılanan bir çağrıydı: “Ben de okumak istiyorum.”

Çünkü hâlâ, 2020’lerin Türkiye’sinde bile, bazı kız çocukları için hayal kurmak lüks sayılıyor. Ekonomik yetersizlikler, geleneksel kalıplar, “kız kısmı okumaz” cümlesinin gölgesi hâlâ üzerimizde. Dünya genelinde 129 milyon kız çocuğu okula gidemiyor ama esas gerçeklik, Rukiye’nin sözlerinde gizli:
“Ne kadar çalışırsam çalışayım, hayallerim gerçek olmayacak. Ailem beni okutmayacak…”

İşte o an, durduk. Sadece Rukiye için değil, onun gibi yüzlerce sessiz kalan çocuk için harekete geçmeye karar verdik. Bu bir öğretmen refleksi değil; bir insanlık göreviydi.

Kapı kapı dolaştık. Aileleri dinledik. Sorgulamadık, suçlamadık; sadece anlamaya çalıştık. Sonra şu tablo çıktı karşımıza: Son üç yılda mezun ettiğimiz 61 kız öğrenciden yalnızca 28’i eğitimine devam edebilmiş. 18’i çocuk yaşta, evlendirilmek üzere sözlenmişti. Evet, hâlâ oluyor bunlar. Sessizce, gözden uzakta, ama yanı başımızda.

“Duvak Değil, Kep” tam da bu yüzden sadece bir slogan değil, bir tavır. Çünkü biz, küçük yaşta evliliğin değil, genç yaşta mezuniyetin peşindeyiz. Kız çocuklarının ellerine düğün çeyizi değil, kitap tutuşturmak istiyoruz. Onlara, hayal kurmanın ayıp olmadığını, hatta gerekli olduğunu anlatmak istiyoruz.

Neler mi yaptık?

Önce tiyatroyla başladık. Mizahın gücünü kullandık. “Erkekler Köyü” adlı oyunla toplumsal kalıpları eğip büktük. Anne babalar güldü ama düşündü de. Sonra öğrencilerimizin el emeği ürünlerini satarak küçük bir gelir oluşturduk. Kazanılan parayla mezun kız öğrencilerimizin ihtiyaçlarını karşıladık. O kadar anlamlıydı ki… O küçük rakamlar, bazı hayallerin yeniden filizlenmesine yetti.

Ama en dokunaklı anlardan biri, kız çocuklarının annelerine verdiğimiz sembolik ödüllerdi. “Sen kızının yanında durdun” demekti bu. O küçük plaketlerin gözlerde yarattığı ışığı anlatamam. Bazen bir toplum, bir annenin omzuna konan el kadar küçük bir şeyle değişir.

Sonuçlar mı?
Öğrencilerimizin 8’i bursluluk sınavını kazandı. Devamsızlık oranı sıfır. Velilerle yapılan geri bildirimlerde rehberlik ve güven konularında yüzde yüz memnuniyet. Ama bunlardan daha önemli bir şey var:
Kız çocukları artık daha çok inanıyor. Kendilerine. Hayallerine. Geleceğe.

Bilim de bunu söylüyor aslında. Dünya Bankası yıllardır bağırıyor: Bir kız çocuğunun eğitim alması, toplumun tamamını iyileştiriyor. Doğurganlık oranı düşüyor, sağlık hizmetleri artıyor, kadına yönelik şiddet azalıyor, ekonomi canlanıyor. Eğitimin çarpan etkisi, özellikle kız çocuklarında çok daha güçlü.

Ama bu işin bir de felsefi boyutu var. Çünkü eğitim, sadece bilgi vermek değildir. Bir bakış açısıdır. Bir duruştur. Ve biz bu projeyle şunu söylemek istedik:
Kız çocukları sadece birer evin gelini değildir. Onlar düşünen, üreten, sorgulayan bireylerdir. Onlar doktor olabilir, mühendis olabilir, öğretmen olabilir. En önemlisi, “olamaz” denilen her şey olabilirler.

Şimdi burada sana bir şey önermek istiyorum. Öğretmen misin? Yönetici misin? Bir ebeveyn ya da gönüllü mü? Kim olursan ol, bu işe sen de bir tuğla koyabilirsin:

  • Mezun kız öğrencileri takip eden basit bir sistem kur.
  • Veliler için eğlenceli ama düşündürücü tiyatro etkinlikleri düzenle.
  • Aileleri yargılamadan dinle; suçlamak yerine birlikte çözüm üret.
  • Başarmış kadınları çocuklarla buluştur.
  • Yerel destekçilerle burs ağları kur.

Küçük şeyler büyük değişimlerin başlangıcıdır.

Biz onlara hep şunu söyledik:
“Senin yerin gelinlik değil, üniversite sıraları. Bir çocuk olarak senin yükün başka bir çocuk değil, kendi hayallerin.”

Sen de son bir şey söyle…


Serkan Akbulut, PhD(c) sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

“Duvak Değil, Kep: Küçük Bir Kızın Sessiz Hayalinden Bir Toplumsal Uyanışa” için 3 yorum

  1. Sezer Akbulut

    Muhteşem bir tespit. Örnek olabilecek böyle bir tavır geliştirdiğiniz için çok teşekkür ederim. Toplum için son derece iyileştirici bir tedavi yöntemi gibi. Çalışmaların için tekrar teşekkür ederim. Gurur duydum. Başarılı çalışmalarının artarak ve yayılarak devam etmesini diliyorum.

  2. Akif Atasoy

    Harika bir makale. Kaleminize sağlık. Maalesef ki okumak isteyen kızlarımız halâ engellerle karşılaşıyor.
    Bu memlekette düzeltilmesi gereken çok yanlışlar var!

    Başarılar dilerim!

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir